Yüksek Tansiyona Karşı Nar Çiçeği


Nar Çiçeğinde, kansere karşı koruyucu antioksidanlar bulunuyor. Nar Çiçeğindeki antioksidan miktarı, kırmızı şarap, yeşil çay, kızılcık ve portakal suyuna göre 3 kat daha fazla. 

1 bardak nar çiçeği çayı, 2 kadeh kırmızı şarap, 10 bardak yeşil çay ve 4 bardak kızılcık suyu ile aynı seviyede antioksidan madde içeriyor. Nar çiçeğinde ayrıca C vitamini, demir ve potasyum var.

Yapılan araştırmalar da 2 hafta boyunca günde 50 ml nar çiçeği çayının, tansiyonu artıran enzimi yüzde 36 düşürdüğünü gösterdi. Bu sayede tansiyon yüzde 5 düşürüldü
Aktarlarda nar çiçeği kurutulmuş olarak bulunmaktadır
Fincan başına 1 nar çiçeği ve yeteri kadar kaynar suyla demleyip 10 dakika kadar bekleyip içilmelidir.

Soğuk Algınlığı ve Alerji için Koni Çiçeği

Soğuk Algınlığı ve Alerji için Koni Çiçeği

Soğuk algınlığı, grip, Romatizmal artrit, allerji, koni çiçeği, bakteri, mikrop ve virüsler, Üst solunum yolları enfeksiyonları, sinüzit tedavi, şifalı bitkiler alternatif tedavi
Koni Çiçeği, Dünyanın en önemli şifalı bitkilerinden olup kuru toprak ve ovalarla seyrek ormanlık alanlarda doğal olarak yetişen çok yıllık bir bitkidir. Soğuk algınlığı, grip, enfeksiyon, zayıf bağışıklık sistemi ve kanserden korunma gibi alternatif tedavi yöntemlerinde etkili bir şifalı bitkidir.

Yapılan araştırmalarda koni çiçeği bakteri, mikrop ve virüslere karşı oldukça etkili maddeler bulundu. Bu maddelerin başlıcaları, echinacoside, poli sakkaritler, poli asetilenler, gliko proteinler, kafeik asit türevleri, tri glikosid, betain, seskiterenler, karyofilen türevleridir..

Koni çiçeği içeriğinde,  bakır ve demir minarelleri, tanenler, protein, yağ asitleri ve A, C, E vitaminleri içermektedir.

YARARLARI:
Soğuk algınlığı ve gripin önlenmesinde büyük bir yardımcıdır. Soğuk algınlığının ilk belirtileri görüldüğünde alınması etkisini daha da güçlendirir.
Üst solunum yolları enfeksiyonları ve sinüzit için tedevi edici bir faktör olarak dikkate alınabilir.

Tüm bulaşıcı hastalıklarda fayda sağlar.

Romatizmal artrit ve allerji gibi bağışıklık sistemi düzensizliklerinde etkilidir.

HAZIRLANIŞI:
1 litre sıcak suyun içerisine 4 tatlı kaşığı kuru koni çiçeği ekleyin. 5 dakika demlemeye bırakın ve süzün .
Koni çiçeği çayı 1 gün içinde 3 fincandan fazla tüketilmemesi tavsiye edilir. Az görülmekle birlikte Koni Çiçeği bazı insanlarda alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Papatya ve diğer çiçeklere alerjisi bulunanlar ekinezya kullanmadan önce doktor tavsiyesine başvurmalıdır.

Jöle Sürmek Saç Dökülmesini Etkiler Mi?

Saç dökülmesi konusunda genel bir endişe de jöle başta olmak üzere saç şekillendirici ürünlerin sık kullanılmasının saç dökülmesine etkisi olup olmadığı yönündedir. Bu tür bir kullanım, bütün avantajları ya da riskleri bir yana koyulduğunda, netice itibariyle bir kimyasal madde kullanımıdır. Dolayısıyla belirli bir oranda risk, her zaman söz konusu olmaktadır. Ancak yine de saç şekillendirici kozmetik ürünlerinden tamamen vazgeçmek her zaman kolay mümkün olmamaktadır.
Öte yandan uzmanlar, bu tür kozmetik ürünlerin kullanımının saç dökülmesinde doğrudan bir etkisi olmadığı konusunda bireyleri rahatlatan açıklamalarda bulunuyorlar. Zira, bu tür şekillendirici maddeler, saçların tellerine ve uçlarına uygulanan maddeler olarak karşımıza çıkar. Oysa ki saçların dökülmesindeki temel etken, saçların köklerinden zarar görmesidir. Kullanılan bu maddeler kökler ile doğrudan temasa geçmediği için herhangi bir saç dökülmesi ya da kellik riski oluşturmamaktadır.
Yine de jöle, köpük ya da sprey gibi kullanımların saçlara ve saç köklerine zarar vermemesi için, özellikle de sürekli kullanımlarda dikkat edilmesi gereken asıl nokta, saçların hijyenik bakımıdır. Yani bu tür ürünleri kullandıktan sonraki 3 -4 gün boyunca saçınızda bu maddeler olduğu halde, yıkamadan ve temizlemeden devam ederseniz, bunun hem saçlara, hem saç derisine ve hem de saç dökülmesini doğrudan etkileyen saç köklerine büyük zararı olacaktır. Bu zarar, kimyasal maddelerin deriye nüfuz etmesinin yanı sıra kökleri havasız bırakmak suretiyle ortaya çıkar.

Bazen Saçı Kazıtmak Kelliği Önler Mi?

Küçüklük dönemlerinde her çocuk, saçını kestirmesi ve hatta kazıtması için baskı altında bırakılır. Bunun gerekçesi olarak da büyüklerin, zamanında saçları kazıtarak saçların daha da gürleşeceğini ve büyüyünce kellik yaşamayacağını söylemeleridir.
Oysa bilimsel verilerle duruma baktığımızda ise saçı kazıtmanın, saçı gürleştirmek gibi bir etkisi olduğunu ne yazık ki göremiyoruz. Uzmanların tespiti, saçı kazıtmanın bu tür bir olumlu etkisi olduğunu düşünmenin altında, bir tür illüzyonun var olduğu yönünde. Çünkü saç kökleri, birbirlerine daha yakın ve sık durmaktadır ve uzadıkça uçları birbirlerinden uzaklaşmaya başlarlar. Dolayısıyla saçını kazıttığında saç derisine dokunan erkek, buradaki sık köklere temas ettiğinde saçın gürleştiği gibi bir yanılgıya kapılır. Ancak bu tamamen yanlış anlaşılmadan ibarettir.
Yine de özellikle kadınlarda olmak üzere erkeklerde de görülen bir durum da şu ki saç kesilmesinin saçlara olumlu faydası olmasıdır. Saçlarını sık kestiren bireyler, uzun süre kestirmeyenlere göre daha sağlıklı, daha güçlü ve dolgun saç tellerine sahip olabilmektedirler.

Normal Saç Dökülme Oranı Nedir?

Herkesin merak ettiği ve genelde farklı rakamlar söylenmesine karşın birbirine yakın oranların konuşulduğu, normal saç dökülme limitinin ne olduğu ise konu hakkında merak edilen bir başka nokta…
Bilimsel araştırmalara göre normal bir kafa üzerinde yaklaşık 100 bin ila 150 bin arasında saç kökü bulunur. Canlı birer organizma olan saç köklerinin her biri, büyüme, olgunlaşma ve dinlenme (dökülme) gibi üç ayrı evreden geçmektedir. Kişi farkında olsun ya da olmasın, söz konusu bu sayının yaklaşık olarak 10’da 1’i, yani 100 ile 150 tanesi, genel olarak her zaman dökülme aşamasında bulunmaktadır. Dolayısıyla günlük olarak 100- 150 tane arası saç teli kaybı normal olarak görülmektedir ve herhangi bir kelliğin nedeni olarak sayılmaz.
Diğer yandan, dökülme sayısı bu sayıyı aşmaya başladığında ise kellik açısından risk oluşmaya başlamış demektir. Yine de altını çizmekte fayda vardır ki gerek mevsimsel geçişlerde, gerek iklim ve bölge değişikliklerinde, stres ve gerginliğin yüksek olduğu dönemlerde ya da beslenme düzenli ve alışkanlıklarının bozulduğu süreçlerde günlük 100- 150 saç telinin üzerine çıkma durumu görülebilmektedir. Bu durum, bahsi edilen şartlar ortadan kalktığında kendi kendini toparlayabileceği için bu tür durumlarda endişe etmemek gerekir. Çünkü bu kayıp olan kökler bir süre sonra kendi kendisini yenileyecektir. Ancak dökülmenin altında bu tür bir sebep yatmıyorsa, patolojik ve genetik bir dökülme başlamışsa, bireyin daha dikkatli olması ve erkenden önlem almak için bir dermatolog ile görüşmesinde kesinlikle fayda vardır.

Saç ekiminde başlıca iki ayrı yöntem vardır:

Klasik Saç Ekimi: Klasik yöntem adı verilen bu saç ekimi yönteminde ense ile kulak arkasına uzanan bölümden, yani dökülmenin görülmediği bölümden canlı ve saç üretimi yapan bir doku alınmaktadır. Alınan bu dokulardan kalan kısımlar, iz bırakmayacak şekilde dikiş yoluyla kapatılmaktadır.
Ardından, buradan alınan canlı doku dilimi, saçın önlerinde kelliğin oluşmaya başladığı yerlere tıbbi yollarla ekilmektedir. Ağrısız ve son derece sağlıklı olan bu yöntem, herhangi bir bayıltma, uyutma ya da narkoza gerek kalmadan yapılmakta.
Popüler Saç Ekimi: Uzmanların “modern yöntem, yeni yöntem” gibi isimlendirmelerle bahsettiği bu saç ekimi yönteminde ise süreç şöyle işliyor: Mikro motor adı verilen modern bir cihazla, klasik yöntemde bahsini ettiğimiz ense ile kulak arasındaki bölgeden doku dilimi yerine tek tek saç kökü alınmaktadır. Bu sayede klasik yöntemde olduğu gibi küçük de olsa bir dikiş izi ya da dikiş varlığı yaratmaya gerek bırakmaksızın saç, kökü ile alınır. Dolayısıyla dikiş izinden çekinerek saç ekiminden kaçan hastalar için bu sayede daha modern ve alternatif bir yol üretilmiş oluyor.

Erkeklerde Saç Dökülmesinin Tedavisi

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki saç dökülmesi ve kellik tedavisinde, tedaviye ne kadar erken başvurulursa o kadar faydası olacaktır. Saç seyrekliği için doktora başvuran bir hastanın sprey ve ilaç ile dökülme sürecini yavaşlatmasının ardından, bu süreç bitmeye ve ilaç ya da spreyler etkisini yitirmeye başladığında yapılacak yöntemlerden geriye kalan tek çare, saç ekimi yaptırmaktır.

Saç Dökülmesini Başlamadan Önlemek Mümkün Mü?

Erkeklerde görülen saç dökülmelerinin bahsettiğimiz üzere, birincil nedeni genetik kodlama olduğu ve kuşaktan kuşağa aktarılan DNA kodları ile ilgili olduğu için bu nedenden kaynaklanan kelliklerde kati bir çözüm uygulanması olanaksız haldedir.
Öte yandan, dökülmenin başlangıç evrelerinde erken önlem alma amacıyla bir dermatolog yardımına başvurduğunuzda, bugüne kadar kesinliği kanıtlanmış iki ayrı yöntemin birinden yardım almanız mümkün olabilir. Kesin bir sonuca götürmese bile bu yöntemler, saçtaki dökülme hızını yavaşlatarak dökülme sürecini uzatabilmektedir. Bu yollardan birisi, doğrudan kafa derisine uygulanan ve dökülmeyi uzun vadede yavaşlatma yeteneğine sahip olan bir spreydir. Diğer yöntem ise ağız yoluyla alınan bir hap olup, saç dökülmesine neden olan testosteron hormonunu etkiler. Piyasada satış halinde olan pek ürüne rağmen tıp ve alternatif tıbbın çaresiz kaldığı saç dökülmesine karşı maksimum verimi yalnızca bahsini ettiğimiz bu iki üründen başka hiçbir üründen almak mümkün değildir.

Erkek Tipi Saç Dökülmesinin Belirtileri

Erkeklerde görülen saç dökülmesinin bir an önce önlem alınması gereken belirtileri şunlardır:
-Saç dökülmesinde normalin üzerinde artış görülmesi
-Başın özellikle üst tarafındaki saç popülasyonunda azalma ve incelme
-Genel olarak saçların hacmen azalması
-Öncelikli olarak saçların ön kısmında azalma görülmesi
-Tepede açılma ve kellik başlaması
-Açılmaya başlanan deri üzerinde görünen ince tüyler

Saç Dökülmesinin Nedenleri

Dediğimiz gibi, saç dökülmesinin pek çok bilinen nedeni olmakla birlikte dermatologlar ve saç uzmanları, bilinmeyen nedenler olduğunu da halen düşünüyorlar. Saç ekimi, lazer operasyonları gibi yöntemler son yıllarda oldukça gelişmiş hale geldi ama yine de gerçek saçın yerini tutabilecek kalitede bir tedavi yöntemine hala gidilemedi. Bu durum da, kelliğin bilinmeyen bazı nedenleri olduğunu daha net bir şekilde ortaya koyuyor.
Öte yandan bilinmesi gereken bir diğer bilgi de saç dökülmesinin erkeklere özel bir hastalık olmadığı, kadınlarda görülen “kadın tipi saç dökülmesi” adlı bir tipin de olduğu bilgisidir. Ancak yine de erkeklerde görülen saç dökülmesi oranı, kadınlara göre çok daha fazladır.
Genetik olarak babadan oğla kalabilen kellik riski, kelliğin nedenlerinin en başında gelenidir. En yaygın saç dökülmesi etkeni olan genetik, çok büyük olasılıklarla bireyi belli bir yaşta bulacaktır.
Erkek tipi saç dökülmesinin görüldüğü yaşlar, genel olarak 10’lu, 20’li ve 30’lu yaşlar olarak karşımıza çıkar. Saç dökülmesi ile ilgili belirtiler görülmeye başlandığında mutlaka önlem de alınmaya başlanmalıdır zira giden saçların geri dönüşü ya hiç olmamakta ya da verimli bir sonuç elde edilememektedir.

erkeklerde kellik , saç dökülmesi

Erkek sağlığı konusunda tarihin ilk gününden beri bir sorun olarak görülen ve günümüze kadar kesin bir çözümü bulunmayan rahatsızlıklardan birisi de kellik, yani saç dökülmesidir. Genetik sebeplerin daha ön planda olarak görüldüğü erkeklerde kellik, aynı zamanda stres, çalışma şartları, radyasyon, iklim ve benzeri gibi pek çok dış etkenden de etkilenerek ortaya çıkabilen bir rahatsızlık.

Lazer epilasyon kanser yapar mı?

DailyMail'in sitesinde yayımlanan habere göre, lazerle tüylerin yakılması sırasında çıkan duman zehirli maddeler içeriyor. Bu zehirli duman solunum yollarında hasara yol açarak kansere sebebiyet verebiliyor.

Bu risk, yeterli niteliklere sahip olmayan biri tarafından uygulandığında daha çok artıyor. En büyük risk altındakiler ise bu işlemi uygulayanlar.

Uzmanlar, bu işe uygun olmayan yerlerde uygulandığında riskin daha da arttığını belirtiyor. Ayrıca işlemin yapıldığı yerde bir havalandırma sisteminin olması gerektiğini de ekliyorlar.

Araştırmayı yöneten bilim insanları lazerden çıkan dumanı incelediklerinde 377 kimyasal madde arasında 20 tanesinin, karbonmonoksit gibi zehirli maddeler olduğunu belirlediler ve 13 tanesinin de kanserojen olabileceğinden şüpheleniyorlar.

Uzmanlar bu dumana maruz kalmayı, sigara içen birinin yanında olmaya benzetiyorlar. Yine de bu iddianın doğruluğu henüz kanıtlanmadı ve konu hakkında daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. (Pembenar)


Lazer Epilasyonun Dezavantaj ve Yan Etkileri

- Klinik yanıt her hastada aynı şekilde olmadığından görüşme yapılarak kıl yapısı değerlendirilmeden kesin bir başarı oranı verilememektedir 
- Nüks oranları tam olarak bilinmemektedir, her hastada farklı nüks oranı söz konusudur.Tedaviye en iyi yanıt acık renkli ten,koyu renkli kıl profiline sahip kişilerde gerçekleşmekle birlikte nüks oranı hakkında önceden tahmin yapmak imkansızdır. 
- Beyaz-gri,kızıl ve sarı renk kıllara genellikle etkinlik göstermez 
- Bronzlaşmıs ciltlere lazer epilasyon yapılamaz, rengin açılmasını beklemek gereklidir. 
- Tekniğine uygun ve işin uzmanı olmayan kişilerce yapılan lazer epilasyon tedavileri sırasında yanık, yara, deride renk değişiklikleri görülebilir. Bunların çoğu geçici yan etkiler olmakla birlikte kalıcı ve tıbbı tedavi gerektirecek kadar ciddi de olabilir.
- Gözlere zararlıdır, özel koruyucu gözlük takılması zorunludur. 
- Elde tersine yeterli kanıt olmamasına karşın gebelerde kullanılması önerilmez, 
- Herpesli (uçuk hastalığı) bölgelerde, sedef hastalığı olanlarda, prekanseroz cilt lezyonu olanlarda, cilt enfeksiyonlarında lazer epilasyon yapılamaz. 
- Lazer epilasyonun seans başına birim maliyeti yüksektir, toplam tedavi maliyeti düşünüldüğünde ise elektroliz epilasyondan daha pahalı değildir.

Lazer Epilasyonun Avantajları

- Hastaların çoğunda kalıcı veya uzun dönemli epilasyon sağlar 
- Tekniğine uygun yapılırsa güvenilir bir yöntemdir 
- Bacak, sırt gibi geniş alanlarda uygulama olanağı sağlar 
- Göreceli olarak daha az ağrılı bir yöntemdir,hastaların çoğu tedaviye rahatlıkla uyum sağlar 
- Tekrar büyüme olsa bile oluşacak tüyler zayıf açık renkli kozmetik önemi zayıf tüyler şeklindedir
- Hızlı bir yöntemdir 4-5 saatte vucuttaki tüm tüyler temizlenebilir 
- Cilt üzerine toksik yada allerjik bir yan etkisi yoktur,cildi tahriş etmez, kalıcı yara izi bırakmaz,kanserojen olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yoktur . 
- Batık kılların ve kıl dönmelerinin en öenemli tedavi yöntemidir. 
- Cilt enfeksiyonu ve bulaşıcı hastalık riski yoktur. 

lazer epilasyon nedir ?

Lazer epilasyon uygulamasının güvenilirliği ve tesiri, Amerikan gıda ve ilaç dairesi FDA (Food and Drug Association) tarafından 1997 yılında onaylanmıştır.

Lazer, kabaca tek dalga boyunda yoğunlaştırılmış ışık demektir. Belirli dalga boylarındaki lazer ışınları koyu renkli maddeler tarafından tutulmak suretiyle enerjilerini bu maddelere aktararak ısı enerjisine dönüşürler.Bu özellikten yararlanarak lazer ışığı tıpta 40 yıldır çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Lazer epilasyonda prensip, kıl folikülünde yerleşmiş bulunan melanin adı verilen renk maddesinin lazer ışığı tarafından tutularak ısıya dönüşmesini sağlamak daha sonra da ortaya çıkan bu ısı enerjisi ile kıl folikülünü tahrip etmektir. (Bu sırada ortaya çıkan ısı kıl kökü hücresini tahrip eder. Tüylerdeki melanin cilttekine göre daha konsantredir. Bu da cildin zarar görmesini önler. )

Gribe iyi gelen bitki çayı: okaliptüs

Okaliptüs bitkisini, göğüs ve burun tıkanıklığı başta olmak üzere gribin bir çok belirtisini hafifletmek için kullanılabilirsiniz. Okaliptüs çayı ayrıca: öksürüğe iyi gelir, bronşit tedavisinde kullanılır, nezle ve gribe iyi gelir, boğaz ağrısına iyi gelir, ağız kokusunu önler, harici olarak cilt üzerindeki yaraların tedavisinde kullanılır.


Gribe iyi gelen bitki çayı: zencefil çayı

Taze veya kuru zencefil kullanarak hazırlayabileceğiniz, zencefil çayı, göğüs tıkanıklığını açmak ve grip ile bağlantılı burun akıntısını hafifletmek için kullanabileceğiniz en ideal çaydır. Zencefil çayı ayrıca:kronik ağrıları azaltır, solunum yollarını açar, alerjik reaksiyonları azaltır, kan dolaşımını güçlendirir, boğaz ağrısına iyi gelir, terlemeyi arttırarak ateşi düşürür.

Gribe iyi gelen bitki çayları ve besinler

Gribe iyi gelen çaylar her ne kadar antioksidanlar, vücudu güçlendiren vitamin ve mineraller ihtiva etse de içerdiği etken maddeler bazı yan etkilere neden olabilir. Bu sebeple gribe iyi gelen bitkisel çayları içeriğini incelemeden ve yüksek dozlarda tüketmeyiniz. Grip tedavinizde düzenli olarak ilaç kullanıyorsanız veya gebelik-emzirme dönemindeyseniz herhangi bir bitkisel ürün takviyesi kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışın. Bitki çayları öncelikle gribin belirtilerini gidermek için kullanılmaktadır. Zencefil, okaliptüs, nane ve mate çayları gribin semptomlarını gidermekte etkili olan etken maddelere sahiptir.

Grip nasıl geçer, gribe ne iyi gelir?: Uzmanından 5 Öneri

Gripten korunmak kadar hasta olduktan sonra en hızlı şekilde atlatmak da önem taşıyor. Gribe yakalandıktan sonra 5 basit uygulamayla hastalıktan en sağlıklı şekilde hızlıca kurtulabiliriz.

1. Gribi hızlı atlatmak için tedavinizi asla aksatmayın:

Doktorunuzun verdiği tedaviyi aksatmadan uygulayın. Kendi teşhisinizi kendiniz koyup gelişigüzel ilaç kullanmayın. Özellikle tedavi amacıyla alınan antibiyotiklerin faydasından çok zararı olmaktadır. Grip için reçete edilen ilaçlar; doğrudan enfeksiyona yönelik olmayıp, belirtileri düzeltmeye, hastalığın daha kolay geçirilmesine ve komplikasyonların önlenmesine yardımcı olmak içindir. Antibiyotikler değil; doktorun reçete edeceği ateş düşürücüler, burun solunumunu rahatlatan spreyler, boğaz ağrısı ve yanması için gargaralar ve pastiller, vücut direncini artırmak amacıyla vitaminler kullanılmalıdır.

2. Gripten kurtulmak için istirahat edin:

Bu dönemde hasta kişi yatağında yatmasa bile kesinlikle vücudu yorucu-yıpratıcı egzersiz ve hareketlerden uzak durmalı, mutlaka birkaç gün istirahat etmelidir. Grip ciddi derecede işgücü kaybı ve okul çağındaki çocuklarda da ders kaybına neden olmaktadır.

3. Yeterli süre boyunca uyuyun:

Uyku düzeni vücut sıhhati için en önemli detaylardan biridir. Uyku esnasında, özellikle çocuklarda, hücreler yenileniyor ve melatonin hormonu salgılanıyor. Günlük ortalama 7 saat uyunması organizmanın savunma sistemini güçlendirecektir.

4. Sıvı tüketiminizi azaltmayın:

Bol su için. Özellikle karışık bitki çayları da (ıhlamur, kuşburnu, ahududu, yasemin, papatya, böğürtlen…) tüketebilirsiniz. Elbette her fazla şeyin zararı olduğundan, aşırı sıvı tüketiminden de kaçınmalısınız.

5. İyi beslenin:

C vitamini vücudun savunma sistemini güçlendirdiğinden özellikle turunçgiller olmak üzere meyve tüketin. Koyu yeşil yapraklı taze sebzeleri sıkça tüketmeniz de vücut direncinizi artıracaktır.

Gribe iyi gelen bitki çayları ve bes

Grip ağrılarına ne iyi gelir?

Gribin en kötü yan etkilerinden biri de kas ağrılarıdır. Siz ağrılarla boğuşurken vücudunuz virüsle savaşır. Bu ağrılar aynı zamanda sizin hareketlerinizi rahatça yapabilmenize engel olur. Ağrının şiddeti yaş, gribin şiddeti gibi faktörlere bağlıdır. Birçok kişide kas ağrılarının yanı sıra ishal, kusma ve bitkinlik gibi belirtiler görülür.

Gribin belirtileri 7-10 gün boyunca devam eder. Bu süre zarfında birçok insan bütün vücudunda şiddeti orta-ciddi arasında değişen kas ağrısı çeker. Bu ağrılar vücudunuz sürekli olarak virüsle savaşmasından dolayı meydana gelmektedir. Bu süreç sadece ağrılara değil aynı zamanda bitkin hissetmenize de neden olur.